Raporlardaki "kaygılar" maddesi

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 10:37
YAZI
A
 Bir süredir medyaya, Akil İnsan Heyetleri'nden en azından 5 bölgenin (İç Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Marmara) raporunda, "kaygılar" başlığı altında yazılanları besleyecek haberlerin yansıdığı görülüyor.

-Ya silahların susması bir aldatmaca ise, ya geri dönerlerse, bunlara güven olur mu vs.

Medyaya yansıyanlar içinde en absürt olanı "Dağa çıkışların arttığı, 2200 kişinin çözüm süreci başladığından bu yana dağa çıktığı" haberi.

Üniformalı asayiş birliklerinin oluşturulduğuna, bunların yol kontrolü yaptığına dair görüntüler ise, "çözüm süreci" ile alay eder bir mahiyet arz ediyor.

"PKK'lı şehit mezarlığı" haberine ne dersiniz?

Eminim, şu an İç Anadolu'da Akil Heyet gezisi yapıyor olsaydık her salonda önümüze çıkacak sorular bunlar olurdu.

Bu haberlere ilişkin hükümet yorumu henüz kamuoyu ile paylaşılmış değil.

Başbakan başkanlığında yapılan güvenlik toplantısı muhakkak ki bunları masaya yatırmıştır. Ben Başbakan'ın bu konudaki duyarlılığına inanıyorum.

Devletteki kaygılar

Ama ortada bir gariplik olduğu da muhakkak.

İçişleri Bakanı dedi ki: "Çözüm sürecinin paralel bir devlet yapılanması için kullanılmasına izin vermeyeceğiz." 

Bu sözler, devletin "çözüm süreci" suskunluğunun perdelediği böyle bir kaygısı olduğu izlenimi veriyor.

Sayın Başbakan'ın, "Henüz çekilme yüzde 15'ler seviyesinde" sözü de, "sürecin beklenen hızda ilerlemediği kuşkusu"na işaret etmesi bakımından anlamlı.

Yüzde 15 savsaklamasına, çekilenlerin yaşlı ve hasta militanlar olduğu, diğerlerinin, ilerdeki kitle kalkışmasını örgütlemek ve yönlendirmek üzere ülkede kaldığı iddiaları da eklenince, ortaya sadece kaygılanmak çıkıyor.

Bu bilgiler sahih ise, bunların Öcalan'la görüşülmüş olması beklenir. Devlet kaynaklı "iyimser"iddialar o ki, "Evet bunlar Öcalan'la görüşülmüştür ve KCK'da liderlik seviyesinde yapılan yer değiştirmeler bunun sonucu." 

Öcalan'a güven sorunu

Tabii bütün bunlarda, devletin Öcalan'la yaptığı görüşmelerin belirli bir "güven"e dayandığı kanaati taşınmış oluyor. Yani "Öcalan, silahlı yapıyı bitirmekte kararlı, onun inkıtaa uğramasına izin vermez" kanaati.

Ama burada, "Öcalan silahlı yapıyı bitirmekte kararlı ama ondan sonraki hesabı ne, silahlı yapı biterken nasıl ve neyi hedefleyen bir siyasi mücadelenin oluşmasını arzuluyor, devlet Öcalan'ın bütün gelecek planlamasına müdahil olabiliyor mu" sorusu açıkta kalıyor.

Gerçekten girift bir mesele.

Öcalan, devlete böyle bir güven verse, kendi tabanına ne verecek sorusu da var.

Hemen burada "Genç PKK'lılar rahatsız" haberleri devreye giriyor.

"Çözüm süreci" ile silahların sustuğu bir sonuç elde eden devletin, örgütün kendi içinde bunu nasıl dengeleyeceğine dair bir öngörüsü de oluşmalı ki ona göre karşı tavır belirlensin.

Silahlar sustu, iş bitti gibi bir rehavet, herhalde en ölümcül rehavet olurdu.

Yani Öcalan babasının hayrına 30 yıllık mücadeleyi bitirdi (mi?)

KCK diye bir yapı kurmuşsunuz ve apartmanlara kadar örgütlemişsiniz. Silahlı yapı üç bin, beş bin. O bitti -ki o da henüz soru halinde- ya gerisi ne olacak?

Kanın durması çok önemli.

Ama henüz başlangıç.

Başta da söyledim, şu an kamuoyuna yansıyan bilgiler mide bulandırıyor, çözüm sürecine ilişkin güven sarsıyor.

Hükümet, bir yandan sürecin örgütün bir uyutma eylemine dönüştüğü kaygılarını gidermek bir yandan da olan bitenler konusunda sağlıklı bilgilendirme boyutunu ihmal etmemek durumunda.


ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları