Ben korkuyorum

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 08:35
YAZI
A
 Başbakan önce elini, sonra gövdesini, taşın, kayanın altına koymaktan söz etti.

Sonra zehiri içmekten, sonra baldıran zehirini içmekten ve son olarak da "sırat köprüsü" üzerinde yürümekten, bıçak sırtında olmaktan...

Başbakan yeter ki terör dursun, kan akmasın, analar ağlamasın, memleket kan kaybına uğramasın istiyor. Türkiye'yi on yıldır yöneten, bundan sonra da yönetmeye talip olan bir devlet adamının böyle bir sürecin altına gövdesini koymasını anlamak mümkün. Belli ki 30 yıldan bu yana on binlerce insanın hayatına mal olan süreci barışla sonuçlandırırsa tarihe de geçecek.

Korkum, öteki tarafta duranların Başbakan'ın samimiyetine karşılık vermek yerine "oyun oynama"yı tercih edebilecek olmasında.

Acaba karşı taraf da, mesela bir tek canın kaybı noktasında aynı acıyı duymakta mıdır? Dağda ölen bir genç için, içi yanan bir Kandil ya da İmralı var mıdır?

Metne şerh düşülmedi mi? 

Bugün Nevruz.

Sürecin "baş aktör"ü haline gelen Öcalan'ın çağrısı okunacak Diyarbakır meydanında.

Haberlere göre, önceki gün, MİT kanalıyla getirilen çağrı metni Başbakan'ın başkanlığındaki bir heyet tarafından gözden geçirildi ve halka ulaştırılmak üzere BDP'lilere teslim edildi.

Bu süreç dikkat çekiyor:

Anlıyoruz ki, Öcalan'ın çağrı metni, MİT'in, sonra hükümetin denetiminden geçti ve kamuya ulaştırılmasında mahzur görülmedi. Acaba bu süreç, metnin onaylandığı anlamına mı geliyor?

Böyle bir algı hükümet tarafından sorun olarak addedilmiyor mu?

Dünkü yazımda, BDP'li heyetin, İmralı dönüşünde kamuoyuna sunduğu "Öcalan mesajı"nı değerlendirdim. Görüyorum ki, benim sorunlu diye nitelediğim metne ilişkin, hükümetin herhangi bir rezervi kamuya yansımadı.

Acaba bu, "Canım, ufak tefek şeyleri sorun yapmaya gerek yok, hedef büyük, barışa gidiyoruz, Öcalanmegalomanisinden bu kadar densizlik yansıması çok görülmez. Öyle armudun sapı üzümün çöpü dersek barışa gidemeyiz" gibi bir iç değerlendirmenin sonucu mudur?

Bugünkü Öcalan çağrısının, bir boyutunun PKK'ya, diğer boyutunun da Türkiye kamuoyuna yönelik olacağı ifade ediliyor. PKK'ya hitabını anladık, acaba Türkiye kamuoyuna ne diyecek Öcalan? Hükümet-devlet süzgeci, acaba mesajın bu yönünün de halk nezdinde olumlu karşılanacağından emin oldu mu?

Strateji taktik farkı

Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay'ın medya önünde söylediği sözler ilginç.

"Bu sürecin algı yönetiminde bir sorun var. Süreçte birinin stratejisi var, diğerinin taktiği. Ve strateji öbür tarafta.

"Sanki süreci baştan sona İmralı yönetiyor gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu vicdanları yaralıyor. İtiraz buna. 1999'da en iyisini yapmıştık. 'Muhatabımız halktır. Biz halkı muhatap alırız, siz isterseniz gelirsiniz' demiştik. Şimdi ise tamamen Öcalan endeksli gidiyor görüntüsü var. Bu durum çözüm yolunda zora sokuyor. Yoksa kimse barışa karşı değil."

Günay'ın sözlerini, "bakan olamama" burukluğuna bağlayanlar, bence haksızlık ederler. Hoş öyle bir burukluk olsa bile, en azından seslendirilen "algı" üzerinde durmak gerekiyor.

Aslında Başbakan'ın "bıçak sırtı-sırat köprüsü" metaforları da, içinde depreşen kaygının ifadesi.

Bugün: Korkuyorum, Diyarbakır'da yankılanacak Öcalan mesajı, varıp Ertuğrul Günay'ın işaret ettiği"algı"ya monte olmasın ve Başbakan'a bir bedel ödetmesin.

Başbakan'ın barışı istediği kesin, ya "statü" peşinde olanlar için aynı şey söylenebilir mi?
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları