Birand için

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 08:35
YAZI
A
 Değil mi ki bir kere "Hayatı yaratan kudret" tarafından,"Her nefis ölümü tadacaktır" kuralı konmuş, her nefsin gündemine girmiş bu kadim gerçek.

Gelenler gidiyor.
Onun için, ölüm üzerine yazılmış, yazılmış. Sanatkar yüreği daha bir diri yaşamış hatta ölümü.
Yunus ne diyor?

Kim umar senden vefâyı,
Yalan dünyâ değil misin?
Muhammed-ül-Mustafâyı,
Alan dünyâ değil misin?"

O (s.a.) gittikten sonra, Allah'ın Habibi, kim kalır, kalabilir ki diyor Yunus.
Onun için Mevlana "Şeb-i Arus" diye nitelemiş ölüm gününü. "Düğün gecesi" yani. Sevgili ile buluşma zamanı. Rabbin huzuruna varış ya da Muhammed Mustafa ile vuslat zamanı.

Necip Fazıl'da bir başka güzelleme var:
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?..
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!"

Ya Cahit Sıtkı ne demiş:
"N'eylersin ölüm herkesin başında. 
Uyudun uyanamadın olacak. 
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında? 
Bir namazlık saltanatın olacak. 
Taht misali o musalla taşında."

Ölümü yazıyor herkes ama sanki ona bir umudu da eklemeyi ihmal etmiyor: Ölümden sonra bir hayat olsun. Bir yokluk olmasın. Burada ölüm kesintisiyle araya giren hasretin yakıcılığı, orada bir ebedi buluşmada dinsin.
Orada sevdiklerimizle buluşacağımız bir iklim olsun. Hem mutlu bir iklim olsun.

Mehmet Ali Birand göçtü bu dünyadan. İki gün önce ekranlardaydı, kendine özgü canlılığı ile haberlerin, yani hayatın içindeydi. Uçtu gitti. Bu kadar. Bir varmış bir yokmuş.

"Medyatik ölüm." Yani medyanın herkesin aile ortamına soktuğu karakterlerin vedası.
Herkesi ölüm gerçeği ile buluşturuyor.

Ve herkesi, eminim, bir hayat muhasebesi gerçeğine çekiyor.
Bütün gülücükler sönüyor çünkü çekilip gitmek var bir gün.
Ne kalıyor geride?

Sanıyorum, hep iyi şeyler arayışı kalıyor.
Birand'ın ölümü üzerine yazılan-söylenenlerden beni en çok etkileyen ne oldu derseniz...
Başbakan'ın duası oldu derim.

İlk ameliyatından önceki gece yaşanıyor anlatılanlar. Başbakan Birand'a anlatıyor:
"Gece yarısı uyandım" diyor Başbakan. "Zorladım uyku tutmadı. Baktım, Emine Hanım da uyumuyor. Kalktık. Kızımızı da aldık. Gecenin o saatinde Eyüp Sultan'a gittik. Orada sana dua ettim."

Bir ülkenin başbakanı, gecenin bir vaktinde kalkacak, sizin hiç haberinizin olmadığı bir zamanda, sizin sağlığınız için dua edecek.

Bu, Başbakan değil, tipik bizim insanımız.
"Mü'minin mü'mine gıyabında yaptığı dua en makbul duadır" terbiyesi ile yetişmiş bir kalp adamlığının davranışı.

Birand bir gazeteci, belki ondan daha çok bir televizyoncuydu.
Medya dünyamızda böyle çok gazeteci, televizyoncu var.
Ama sizce de Mehmet Ali Birand'ın ölümü, toplumun duygu dünyasında herhangi bir gazeteciden daha farklı bir yankı uyandırmadı mı?
Nedendir peki?

Belki fikren onunla buluşmayanların dünyasında bile bir burukluk oluşması nedendir?
Herhalde, her şeye bir insani boyut katması, insanlığının, keskin fikri çerçevesinden daha çok öne çıkmasındandır. Buna "Birand iletişim tekniği" denebilir. Muhtemel ki, insanların duygu dünyasında karşılık bulması gibi, gazetecilik başarısında da bu iletişim yönteminin büyük etkisi olmuştur.

O yüzden içimden son söz olarak "Ne olursan ol ama insan ol" demek geçiyor.
Birand'a Allah'tan rahmet, saygıdeğer eşine, oğluna, torununa, dostlarına başsağlığı diliyorum.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları