Örgütün oyunu ve cevabı

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 17:55
YAZI
A
 Örgütün oynadığı oyun şu:

-Kürt meselesinin patronu biz olalım. Hükümet bu işi bizimle görüşüyor olsun. Demokratikleşme yolunda bir adım atılacaksa, bunu biz sağlamış olalım. Silah da, içeride veya dışarıda biz "Tamam oldu" deyinceye kadar devrede dursun. Böylece Kürtler'in zihnine, "Bu iş olduysa silahlı örgüt sayesinde oldu" kanaati sinsin.

Örgüt, böyle bir zihniyet oluşumunun ardından da, Türkiye'nin genelde tanık olduğu "silahlı vesayet"in Kürtler tarafından içselleştirilmesini arzu ediyor.

Cemil Bayık'ın "Geliriz haaa" çıkışları, BDP'nin "Adım at" eylemleri, işin Öcalan'a götürülüşü, Öcalan'ın düğüm çözen adam konumuna getirilişi ve araya sokulan sokak eylemleri birbiriyle bağlantılı bir oyunun parçalarıdır.

Hükümet ne diyor? 

Hükümetin duruşu ise şöyle:

-PKK-KCK-BDP Kürtler'in tamamını temsil eden bir yapı değildir. Çözüm süreci, Kürtler üzerine hükümetin PKK ile pazarlık yaptığı bir hadise değildir. Türkiye'nin demokratikleşme sorunu, sadece Kürt vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmesinden ibaret değildir. Bütün bir sistemde restorasyon ihtiyacı vardır.

-Ancak Kürt sorunu ile bağlantılı bir silahlı yapı oluşmuştur. Bu, meselenin en hastalıklı yanıdır. On binlerce insanın canına mal olmuştur. Acil mesele, kanın durması, askerden, sivil Kürt vatandaşlardan, dağa çıkmış olanlardan ölüm olmamasıdır. 30 yıl içinde ölenlerin büyük kısmı (muhtemelen 35 bin kişi) örgüttendir. Evet, kan bütün Türkiye'yi sancılandırmaktadır ama örgütün, Kürt sorununu gündemde tutma adına bir başarısından söz edilse bile, silahlı mücadele ile bir yere varamayacağı da görülmüştür. Silahlı mücadelenin devamı, 35 binlere yeni 35 binlerin eklenmesidir.

Hükümet, "ne askerden ölen olsun ne örgütten" diyerek yola çıkmıştır. Çünkü ölen her insan, bu ülkede bir aileden kopmakta ve o ailenin içine ateş düşürmektedir.

Öcalan'la görüşülen, bu silahlı mücadelenin bitmesi, bir hak talebi varsa, bunun siyasi mücadele ile dile getirilmesidir.

Öcalan da bunu ilan etmiştir.

Tehdidin cevabı 

Siyasi mücadele ile bir hakkın elde edilmesi dedik.

Burada iş, Türkiye'deki sistem yapısı gereği, sadece hükümet ile örgüt arasındaki görüşmelerle zaten sonuçlanamaz. Anayasayı veya yasaları ilgilendiren her düzenleme, Meclis'ten geçmek zorundadır. Meclis ortamında ise, şu an dört ayrı parti ve her parti bünyesinde de onlarca farklı fikir mevcuttur. O düşüncelerin bileşkesinden çözüm çıkacaktır.

Yani örgüt hükümete bastırdı, sonuç alındı, böyle bir şey söz konusu bile olamaz.

Peki örgüt çekilmeyi durdurdu, şimdi ne olacak?

Ne olacak, memleketin güvenlik birimleri orada duruyor. Aslında o silahlı yapı dışarıya çıkmış olsaydı bile Türkiye güvenlik supaplarını devre dışına çıkaracak değildi. Silahlı yapı kendisini ateşe atacaksa, karşısında ateşi bulacağı da muhakkaktır.

Bölge insanı ne diyor? 

Ama Kürtler silahlı yapının yeniden ateşe yönelmesini istiyor mu?

İşte burada durmak gerekir.

Şu kısa süre, bölgeye barışın iklimini taşıdı. İnsanlar 30 yıldan beri neredeyse unuttukları barışı solumaya başladılar.

Örgüt belki de, seçimlerde tehdit imkanını kaybedeceği için telaşlandı. Başbakan, bölgede oyların yüzde 35-55 seviyesinde ve bu oranın AK Parti lehine olduğunu söyledi.

-Örgüt, barış içinde ve halkın kadroların hizmet projelerini sorguladığı bir seçimi göze alamıyor mu demek lazım?

Kim bilir? 
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları