Teyakkuz hali

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 06:22
YAZI
A
 Karayılan, sürecin ilk başladığı günlerde "Biz aslında, bölgesel konjonktürün son derece lehimize olduğunu görüyoruz ancak önderlik öyle istediği için çözüm sürecine razı oluyor ve silahlı birliklerimizi geri çekiyoruz" mealinde bir şeyler söylemişti.

Görüldüğü kadarıyla örgüt, bu sözlerdeki "kerhen"psikolojisini sürdürüyor ve "4 ülkede Kürdistan" şeklinde formüle edilen bölgesel oyununu örgülemeye çalışıyor.

Çekiliyormuş gibi yapıp çekilmemek, dağa adam çıkarmak, içeride illegal yapılanmayı üstelik öz savunma güçleri oluşturma yönünde devam ettirmek, Suriye'de özerk yapı oluşturmak, İran'da atkevş-kes uygulaması ile güçleri Suriye'ye kaydırmak ve Kuzey Irak'ta, Barzani yönetimine alternatif bir gelecek inşasına yönelmek. Bunlar Kongre-Gel'de alınan ve kamuoyuna yansıyan kararlar niteliğinde.

Miroğlu'nun hayati uyarıları

Kürt aydın Orhan Miroğlu, Star'daki yazısında (18 Temmuz 2013) bu stratejiyi çok açık ve net olarak ortaya koyuyor.
"Kürt sorunu" konusunda da son derece duyarlı olan Miroğlu'nun yazısına son paragraf olarak eklediği uyarı, gerçekten hayati anlam taşıyor.

"İstihbarat raporlarının çok da fayda sağlamayacağı yeni bir durumla karşı karşıyayız. Ve -haddim olmayarak- bu yeni durumu en çok da 'çözüm bürokrasisi'nin anlaması gerekiyor."
Peki nedir Miroğlu'na göre çözüm bürokrasisinin anlaması gereken husus? Şöyle ifade ediyor Miroğlu:
"PKK Amerikalı Kürt sorunu uzmanlarının da geçtiğimiz günlerde sıkça dillendirdikleri gibi, Ortadoğu'daki Kürt milliyetçiliğinin dünyada ve bölgede yegâne temsilcisi olmak istiyor.
Bu isteği, Kürt toplumunun geleceği, sosyolojisi, çıkarları, siyasi tercihleri, Türkiye gibi entegrasyonun güçlü dinamiklerle varlığını koruduğu somut durum ve bu somut durumun 19. yüzyılın milliyetçiliğine feda edildiği zaman, Kürt halkının ve beraber yaşadığı halkların kaybedecekleri kazanacakları bakımından yorumlamak ama en çok da PKK merkezli bir Kürt ulusalcılığına Batı'nın ve her birinin birer Kürt sorunu bulunan ülkelerin nasıl yaklaşacağını merak ederek gelişmeleri izlemek gerekiyor. Umarım 1984'teki hataya düşülmez. 1984'le başlayan sürüce küçümseme zihniyeti bu defa da Kürt sorunu, uluslararası alana taşınırken gösterilmez."

"Umarım 1984'teki hataya düşülmez" uyarısını, üstelik Kürt sorunu konusunda son derece duyarlı, bunun bedelini hayati tehlike atlatarak ödemiş bir Kürt aydınının yapıyor olmasını çok önemsemek lazım.

Miroğlu, yazısında üstelik bölgedeki gelişmelere paralel olarak "PKK'nın Türkiye'ye ilişkin siyasi hedeflerini büyüteceğini ve çözüm sürecini zorlayacağı"nı da ifade ediyor.

Oyunu netleştirmek

Aslında çözüm sürecinin zorlanmaya başladığı bir vakıa.
Ülkeyi terk edenlerin yaşlı ve hastalardan ibaret olduğu, buna mukabil dağa 2200 kişinin çıkarıldığı iddiasını bölgenin ve üstelik AK Parti'nin milletvekili olarak, üstelik çözüm süreci konusunda son derece duyarlı bir insan olan Galip Ensarioğlu'nun seslendirmiş olması oldukça dikkat çekici.

Dün yine bölgeden bir milletvekili olan Mehmet Metiner'in Yeni Şafak'taki yazısına "Sürecin böyle ilerlemeyeceği anlaşılmıştır" şeklinde bir başlık koyması da alarm zillerinin çaldığının göstergesidir.
Başbakan'a, Kürt sorunu ve çözüm süreci konusunda en yakın danışmanlık görevinde bulunanYalçın Akdoğan'ın bölgeden gelen "siyasi asayiş grupları-PKK mezarlığı" gösterilerine işaret edip, "Yeni bir Habur olmasın" uyarıları yapması da hükümet cenahında oluşan kaygının açık işaretleridir.

Bütün bu kaygı söylemleri "çözüm süreci"ni ciddiye aldıklarını ısrarla vurgulayan Öcalan ve BDP cenahı için ne anlam taşıyor? İşte şimdi netleşmesi gereken husus budur. Barış mı aranıyor yoksa Türkiye'nin kuyusu mu kazılıyor?


ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları