Araftaki adamın zorluğu

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 05:09
YAZI
A
 CHP bu defa, Deniz Baykal'ın çıkışıyla gündemde.


İşin bir tarafı, yine iç sancıyla ilişkili.

Parti yenilenme ile eski duyarlılıkları devam ettirme arasında ciddi bir türbülans yaşıyor.

Aslında Baykal ismi, tam da bu noktada kritik bir yerde duruyor.

"Yeni CHP" söylemi, o devre dışı kaldıktan sonra Kılıçdaroğlu ile devreye girmişti.

Baykal'ın gittiği süreçte Kılıçdaroğlu ile işbirliği yapan Önder Sav, daha sonra yollarının ayrıldığı Kılıçdaroğlu'nun "Yeni CHP"söylemini, "Eksen kayması" olarak nitelemişti.

Zaman içinde gerilim azalmadı, arttı, derinleşti.

Artık CHP'de bir "Ulusalcılar"dan bir de "Yenilikçiler"den söz edilir oldu.

Baykal, genel başkanlıktan ayrıldıktan aşağı yukarı üç yıl sonra kürsüye çıktı.

"Biz hem ulusalcıyız, hem yenilikçiyiz" dedi.

Ama bu sözler, CHP'deki ulusalcı-yenilikçi çatlağını tamir etmekten çok uzak.

Aynı sözleri Kılıçdaroğlu da söylemişti ama o sözlerin ardından Birgül Ayman Güler depreminin yaşanmasına mani olmamıştı.

Genel başkanlıktan ayrıldığından beri kürsüye çıkmamış olan Baykal'ın grupta konuşma yapması, başlı başına bir olaydı.

Demek şu an, kendisi için söz söylenmesi gereken bir zamandı. Bunu bir tarihi sorumluluk olarak görmüş olmalıydı.

Çıktı kürsüye ve bir anlamda, Birgül Ayman Güler'in noktaladığı yerden devam ettirdi sözü. Yani ulusalcı çevrenin yanında koydu ağırlığını. Kapalı oturumda konuştu, kendisini 100 kadar milletvekili dinledi.

Dinleyenler arasında Kılıçdaroğlu yoktu. Kılıçdaroğlu bir gerekçe göstermiş ve toplantıya katılmamıştı. Acaba gerekçesi inandırıcı mı idi, yoksa katılmama tercih edildiği için mi gerekçe üretilmişti?

Bilinen bir şey var ki, "Yeni CHP" sloganı etrafında Kılıçdaroğlu ile el ele tutuşan vitrindeki isimler,Baykal'ın konuşmasından pek hoşnut olmamışlardı.

Ama Baykal'ı dinleyen 100 milletvekili de, partide hâlâ Baykal'a kulak verecek önemli bir sayı bulunduğunu ortaya koymaktaydı.

Toplantıdan dışarı yansıyan bilgilere bakınca Baykal'ın "Tarihi bir uyarı" moduyla devreye girdiğini söylemek mümkün.

Söylemi, klasik eski CHP söylemi. Yani ulusalcı diye nitelenen çizginin en net ifadesi.

Bu söylemin klasik CHP tabanında da ciddi bir karşılığının bulunduğu muhakkak.

Şu anda Kılıçdaroğlu'na karşıt bir duruş gözlenmiyor ama bu girişimin Kılıçdaroğlu'nu bir tercihe zorlayacağı açık.

Kılıçdaroğlu hem yenilikçi kanadı hem ulusalcıları idare edecek "Araf"ta", bir ölçüde "renksiz" bir ara rol içinde gözükmeye çalışıyor.

Ama çok sıcak bir sorun var.

Terörün bitirilmesi sorunu.

Onunla bağlantılı bir süreç işletilmeye başlanmış bulunuyor.

Bu çerçevede Anayasa tartışılıyor, vatandaşlık tartışılıyor, Türk sorunu, Kürt sorunu tartışılıyor, laiklik, inanç hürriyeti tartışılıyor.

Bütün bu konularda bir CHP şablonu var.

Neredeyse kurulu düzenin mimarı konumunda CHP.

Soru şu: CHP, "Altı okumuz böyle diyor" diye statükonun olduğu gibi devam etmesinden yana mı duracak yoksa insan hakları alanında yeni ufuklar getiren bir anayasa perspektifini mi benimseyecek?

Yani "Yeni CHP" nasıl tanımlanacak? Yoksa "eski"si ile iktifa mı edilecek? Yoksa kopuş mu gelecek?

Belli ki CHP bünyesindeki bu sancının dinmesi kolay değil. İç içe bir yığın hesaplaşma gerektiriyor bu.Kılıçdaroğlu'nun bu suyu durultması o kadar zor ki...
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları