Çekilmeye endeksli olmamalı

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 04:42
YAZI
A
 Biz, İç Anadolu'da temaslarda bulunurken önümüze çok yaygın olarak şu soru çıktı:

-Öcalan'la nasıl bir pazarlık yapıldı, silahlı yapının çekilmesine mukabil ne verildi?

Biz de şu cevabı verdik:

-Bölgede silahlı yapının miadı dolmuştu. Türkiye devlet olarak iç-dış şartları oluşturdu, ondan sonra sadece T.C. yetkililerinin irtibat kurduğu ve "önder" olarak tanınanÖcalan'a "Bunun sonu yok, daha fazla adam ölmesin"dedi.

Ama bunun yanında şunu da söyledi: AK Parti, iktidar olarak zaten geniş bir demokratikleşme projesini hayata geçirmek istiyor. Türkiye'de evet Kürtler büyük acı yaşadılar ama acı yaşayanlar sadece onlar değil. Tüm toplum kesimleri nasibini aldı bu sistem baskısından. Onun için hükümet, sadece Kürtler'e has bir demokratikleşme paketi yerine, tüm toplum kesimlerinin mağduriyetini giderecek bir paketi devreye sokacak. Bu hem çözüm sürecini bir pazarlık olmaktan çıkarıp tüm toplumun kabul edeceği bir mahiyet kazandıracak.

Bizim çözüm süreci okuyuşumuz bu idi ve bunu halkla paylaştık.

Hilal Kaplan hemen her toplantıda Demirel'den bir anekdot anlattı. Bir yurtdışı gezisindeDemirel'e sorulmuş: "Sizin memleketinizde Kürtler'e kötü davranılıyormuş, doğru mu?"Demirel kendine özgü dille cevap vermiş: Peki Türkler'e iyi mi davranılıyormuş?

Bu arada farklı üyelerimiz tarafından Sünniler'in, Aleviler'in yaşadığı sıkıntılar dile getirildi. Temas kurduğumuz toplum kesimleri içinde her çevreden insan vardı ve bu "sistem sancısı" yaklaşımı çok olumlu karşılık buldu.

"Aşama" saptırması

Sonra BDP cenahı, süreci al ver iklimine sürüklemeye çalıştı ve bir "aşama" söylemi geliştirdi."Silahlı yapı şunu, hükümet bunu yapacak" söylemine girişti. Maalesef medya bu söylemi satın aldı ve bir "aşama"dır gitmeye başladı.

Genel demokratikleşme söylemi unutuldu, sadece "Kürtler için harekete geçme"ye kilitlenildi. Bu durumda hükümet de "Ama çekilme yüzde 15 gerçekleşti" yaklaşımı ile, "aşama"söyleminin içine çekildi. Başbakan bunu söyledi, İçişleri Bakanı "Ama birinci aşama gerçekleşmedi ki" gibi bir ifade kullandı.

Bence doğru olan şudur:

-Hükümet, eğer sistemde gerçekten hayati olan insan hakları düzenlemesi yapılması gerektiğine inanıyorsa, bunu silahlı yapının ne yaptığına bakmadan hayata geçirmeli. Çünkü bu insan hakları, silahlı yapı ile bağlantılı bir şey değil, ülke insanının hayatı ile ilgili. Silahlı yapı, belki son silahlı adam silahtan arındırılıncaya kadar bir "güvenlik sorunu" olmaya devam edecek. Dolayısıyla normal vatandaşın hukuku, bu yapının ipoteğinde olmamalı.

Ve bu, hakların silahlı yapının varlığı ile bağlantılı olduğu gibi bir çarpık kanaatin doğmasını da önleyecek. "Silah olmasa bunlar olmazdı" kanaati oluşmayacak.

Bir doğru da şudur:

-Demokratikleşmeyi bütün toplum kesimlerini kuşatacak nitelikte yapmak. Bu çözüm sürecinin, 5 bölgede daha sağlıklı algılanmasına imkan verecektir.

Aslında hükümet, son dönemde "Kamuda başörtüsünün önünün açılması""Alevi açılımının yeniden devreye sokulması" ve "Kürtler'in mağduriyetinin giderilmesi" gibi başlıkları birlikte devreye sokarak böyle bütüncül bir demokratikleşme hamlesine yöneldiği izlenimi vermişti.

Doğru olan budur.

Şu anda Meclis kapanmış bulunuyor. Bana göre hükümet, şimdiden böyle bir demokratikleşme paketini hayata geçireceğini ilan etmelidir. Böylece belki BDP cenahında seslendirilen "İrade beyanı" talebini de karşılamış olacaktır.


ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları