İkircikli bir rapor

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 04:42
YAZI
A
 Önümüzde, Genişlemeden Sorumlu AB Komiseri Stefan Fule'nin "Adamların yargıda reform için çerçeve istediği faslı bile müzakereye açmıyoruz. Türkler'e ne diyeyim" dediği bir AB-Türkiye ilişkisi var. Ve AB, Türkiye ilerleme raporunu açıklıyor.
 
Ne kadar sakil bir durum söz konusu, sadece bu görüntü bile yeter.
 
Acaba AB, Türkiye'de olan bitenlerle ne kadar ciddi ilgileniyor? Yoksa sadece, "Her şeye rağmen denetim altında bulunduralım, yargılama hakkımızı elden kaçırmayalım" psikolojisine oturan bir alaka mı var?
 
Türkiye, AB İlerleme Raporu'nu ciddiye almalı mı?
 
Medyada geniş biçimde yer alıyor rapor. Her yayın kuruluşu kendi durduğu siyasi pozisyona göre bir tarafını öne çıkarmış.
 
Benim gözlemim şu:
 
Raporu hazırlayanlar, sanki Türkiye'nin pozitiflerini kerhen görmüş, negatif bulmak için de özel olarak çaba sarf etmiş.
 
Raporun negatifleri, genelde muhalefetin ve muhalefet medyasının şikayetlerinden oluşuyor.
Rapor, Ergenekon davasıyla bir "suç ağı"nın tespit edildiğini not ediyor ama hemen yapılan itirazlarla davanın "kirlendiğini" de ifade ediyor. Tam bir perhiz ve lahana turşusu durumu.
 
Başörtüsü niye yok?
 
"Medyaya baskı" teması, beklendiği gibi AB raporuna girmiş durumda. "Beklendiği gibi"diyorum, Türkiye'deki "baskı propagandaları" zaten böyle bir yansıma sağlamak içindi ve o da geldi. Medya patronlarının tasarrufu sanki hükümet günahı gibi sunuldu.
Gezi olaylarında rapor, Batı'nın "Gezi'ye yatırımı" niteliğine paralel bir biçimde tavır almış. AK Parti iktidarı ile hesaplaşma noktasında "Gezi", içerideki muhalefetle paralel bir beklenti oluşturmuş algısı bana göre yanlış olmaz.
 
Raporda demokratikleşme paketi ile ilgili olumlu değerlendirmeler var ama mesela kamuda başörtüsü konusunda tek satır yok. Bu suskunluğun anlamı ne? Olumlamamak, olumsuzlamanın bir tarzı mı?
 
Rapor, AB dünyasından bakarken, oralardaki ekonomik bunalım göstergelerine rağmen, Türkiye ekonomisini sorunlu göstermekte tereddüt etmiyor. Bu da, deyim yerindeyse "kılçık atma"psikolojisinin ürünü olarak algılanabilir.
 
Raporda "Rumlar'a ve Yunanlılar'a tehdit yöneltmeme" uyarısı var. Bu, klasik AB tavrının rapora yansıması. Rapor, Rumlar'ın petrol araması meselesinde de Türkiye'ye mesafeli.

İlerleme raporu, evet, ikircikli bir üslup taşıyor.
 
Strateji Belgesi'ndeki yaklaşım
 
Ancak ilerleme raporuyla birlikte açıklanan "Strateji Belgesi"nde dış politika alanında Türkiye'yle sürmekte olan işbirliği ve diyaloğun önemine vurgu yapılıyor. Türkiye'nin, enerji güvenliği açısından da olmak üzere stratejik bir konuma sahip olduğu ve önemli bir bölgesel rol oynadığı ifade edilen belgede, "Türkiye aday ülke ve AB için stratejik bir ortak. Türkiye geniş ve dinamik ekonomisiyle AB'nin önemli bir ticaret ortağı, rekabet edebilirliğinin değerli bir tamamlayıcısı" deniliyor. Belgede ilişkileri tam anlamıyla kullanmanın en iyi yolunun inanılır bir katılım müzakeresi çerçevesinde mümkün olduğu kaydediliyor.

İnanılır bir katılım müzakeresi...

Böyle bir uyarıyı, Türkiye'nin müzakere sürecini askıda tutan AB patronlarına yapmak lazım.

Türkiye, hükümet planında AB İlerleme Raporu'nu tahlil edecek kuşkusuz ama AB ile bütünleşmenin halk nezdinde artık yüzde 20'lere düştüğünü düşünürsek, ilişkilerin nasıl mahiyet kazandığı daha iyi görülür.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları