Pierini açık konuşunca

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 07:23
YAZI
A
 Büyükelçi Marc Pierini. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu'nun bir önceki başkanı. Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e konuşmuş. Söze "İfade özgürlüğüme kavuştum" diyerek başlamış. Yani diplomatik-politik dili bırakmış, açık açık konuşmuş.

AB-Türkiye ilişkileri adına söyledikleri önemli.

Söylediklerinden bir kere hükümete karşı bayağı öfkeli olduğu anlaşılıyor. Bu "öfkeli" ifadesini özellikle seçtim, yani "eleştirel" ifadesini bilerek kullanmadım. Çünkü öfke taşıyor sözlerinden. Aslında "İfade özgürlüğüme kavuştum" derken bile, görev sırasında bir şey söyleyememiş olmanın içinde burada söylediklerini biriktirdiği izlenimi doğuyor.

Kendisine sorulan "Ankara 'Biz de sizi istemeyiz' kartını kullanır oldu. Bu iş çöker mi" sorusuna verdiği cevap, tam bir öfke ve yukarıdan bakma dozunda. Bakın şu sözlere:

"Dünya biziz şeklindeki söylemin aksine Türkiye'nin AB dışında gerçek bir alternatifinin olmadığını gördünüz. Kimmiş alternatif? Rusya mı? Mısır ve Suriye'ye ihracat çok hızlı ve iddialı ilerlemişti ama bugün elinizde kalan sadece Irak. Alternatifiniz varmış gibi görünüyor ama yok." 
 
Pierini'nin sorduğu soru
 
Bu üslup böyle devam ediyor: "Sosyal ve ekonomik çıpa olarak AB'ye ihtiyacınız var. Güvenlik çıpası olarak NATO'ya olan ihtiyacınız da bugün her zamankinden daha fazla."

Pierini açık konuşuyor. Türkiye'nin önüne tam üyelik tarihi için 2020 yılını koyuyor. Ama o da hâlâ "olabilir"li ifadelerle. Çünkü şartlar var.

Pierini'ye göre önce "halletmemiz gereken reformlar" var.

Aslında bu "reformlar" meselesi, başka itirazların "iç dolgusu" mahiyetinde gözüküyor.

Nitekim Pierini, reformların hemen ardından "Net olarak yanıtlamanız gereken 'Türkiye stratejik olarak nereye ait olmak istiyor' sorusu var" cümlesini getiriyor.

Bu cümlenin içine, "Eksen kayması" tartışmalarından "Hakan Fidan"a, oradan Arap Baharı, Suriye, Mısır, İsrail konusundaki farklılaşmalara kadar bütün bir "çok boyutlu" dış politika açılımlarımız giriyor. Belli ki Avrupa, kontrolden çıkan bir Türkiye'den rahatsız.

Bitmedi.

"Ama" diyor "Pierini, en az bunlar kadar önemli başka bir mesele daha var."
 
Büyük nüfusu ne yapmalı?
 
Bakın devamına ne koyuyor?
"Üyelik zamanı geldiğinde muhtemelen Türkiye nüfus olarak AB içindeki en büyük ülke olacak. Bu da hem Konsey'deki oy ağırlığı hem de Parlamento'daki milletvekili sayısı açısından Türkiye için avantajlı bir durum. Ancak bunun Konsey içindeki Almanya-Fransa dengesini bozacağından kaygı duyuluyor. Bunun mühim olmadığını düşünenler kesinlikle yanılıyor, çünkü bence Türkiye'nin üyeliğinin önündeki temel engel muhtemelen bu kaygı."

Pierini Fransa ve Almanya'nın Türkiye ile nüfus kaygısına işaret ediyor. Almanya ve Fransa, Türkiye-AB ilişkisinde en büyük direnç ülkeleri. Türkiye, bu iki büyük AB ülkesinin nüfus kaygısı"nı nasıl telafi edebilir? Kendi nüfusunu bu iki ülkenin içine sinecek seviyeye indirerek, yani gelecek 7 yıl içinde 20-25 milyonluk nüfusunu biçerek (!) mi yoksa "AB'ye girince Almanya ve Fransa'yı kaygılandıracak yetkilerden vaz geçerek mi? Yani tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık statüsünde bir yere razı olarak mı? Nasıl absürt sorular değil mi?

Pierini sözlerinin sonunda çok da karamsar olmamamız için bir umut (!) ışığı yakıyor. "AB bazı önemli kararları dıştan gelen baskıların etkisiyle aldı. Bakarsınız yarın da dünyada AB'nin Türkiye kararını kolaylaştıracak başka şeyler olur" diyor. Ne denir? Çıkmadık canda umut vardır.
 
GEÇMİŞ OLSUN: Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin rahatsızlığını büyük teessürle öğrendim. Tedavisi ve sağlığına kavuşmasından dolayı ise büyük memnuniyet duydum. Geçmiş olsun dileklerimle birlikte, şifa halinin devamını niyaz ediyorum.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları