"28 Şubat'ın kazanımları"

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 05:09
YAZI
A
 Ortalık ağlama duvarı gibi.

İsyanlar, gözyaşları.

Sanık yakınlarının duygusallığını anlamak mümkün. Eşler, çocuklar, anne babalar tabii ki üzülecekler.

Ama iş, yargı konusu haline geldiğinde, bakılacak olan şey, suçun sübut bulması meselesidir.

Ve Balyoz Davası'na konu olan gelişmeler, işte hem bidayet mahkemesinde hem Yargıtay safhasında suç çerçevesi içinde mütalaa edilmiş oluyor.

Bundan sonra yargı sürecinde konu, AYM ve AİHM'ye kalıyor. Eğer yargı sürecine saygı duyuluyorsa, AYM ve AİHM'de de süreç Yargıtay'ın verdiği karar istikametinde noktalanınca, herkesin "Tamam adaletin kestiği parmak acımaz" demesi lazım.

Denir mi? Yani "Tamam suçumuzu kabul ediyoruz" denir mi?

Sanmıyorum.

Yapılan işin suç olduğuna inanmıyorsanız, bin tane mahkeme de karar verse, kendinizi suçlu kabul etmeyebilirsiniz. Siyasi davalar böyledir.
 
Askerin işi bu değil
 
Yargıtay'da verilen kararın gerekçesine baktığımızda şöyle bir ifade var:

"Çetin Doğan, 28 Şubat sürecinde elde edilen kazanımlardan istifade edilememesi ve 2002 seçimlerinde AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesiyle beraber TSK içinde bağımsız bir yapı kurdu."

Bu tespit birçok şeyi ortaya koyuyor.

-Eğer siz 28 Şubat'ın gerektiğine inanıyorsanız...

-28 Şubat sürecinde yapılanları "kazanım" olarak görüyorsanız...

-Ve AK Parti'yi, 28 Şubat'ta devrilen siyasi kadroların devamı niteliğinde değerlendiriyorsanız...

Ne yapacaksınız?

Halktan yüzde 34 küsur oy almış, parlamentoda çok net bir çoğunluk edinmiş ve tabii olarak hükümete gelmiş bir siyasi kadroya karşı nasıl hareket edeceksiniz?

Medya mensubu veya siyasi parti olsanız, medya alanında veya siyasi zeminlerde mücadele edersiniz.

Askerseniz, sizin de amiriniz olan hükümete, millet iradesinin yansıması olan TBMM'ye saygı duymak durumundasınız. Ne kadar öfke duyarsanız duyun "meşruiyet" içinde kaldığınızda, size tayin edilen görev alanında kalmaya mecbursunuz.

Bir de istifa yolu var. "Ben bu hükümetin emrinde çalışmam" deyip istifa edersiniz. Koşaner ve diğer komutanların istifa etmesi gibi. Koşaner'in istifası, çok tabii bir demokratik tavırdır.
 
Siyasilere omuz vurma dönemi bitti
 
Ama bizde bazı askerlerin geleneği bu olmadı.

Devlet onlarındı ya, ülkeden sorumlu olanlar onlardı ya, millet bile yanlış yapar ama onlar yanılmazdı ya, herkesi denetleme hakkını kendilerinde görmekte idiler ya... Bu, defalarca ortaya konan bir askeri yöntemdi ya...

Çetin Doğan onlar içinde en acarı çıktı ve TSK içinde örgütlenmeye yöneldi. Onunla el ele tutuşanlar oldu. Askerin gücünü kullanarak 28 Şubat'ı "bin yıl" devam ettirebileceklerini düşündüler.

28 Şubat'ta siyasilere omuz vurulduğu gibi, Başbakan'a sövüldüğü gibi Tayyip Erdoğan'a da omuz vurmayı düşünenler olmamış mıdır?

AK Parti iktidarının 5'inci yılında yayınlanan e-muhtıra, 6'ncı yılında açılan uyduruk kapatma davası, 28 Şubat'ın devamı değil miydi?

Ne oldu? Olmadı, Tayyip Erdoğan kendisine omuz vurdurmadı, millet sandıkta "Ben buradayım" demekte ısrar etti, Yargı ve Emniyet, cuntacılara fırsat vermedi ve her şey birilerinin kursağında kaldı.

Öfkeler, hesapların kursakta kalmasıyla bağlantılı. Yoksa yapılanların "suç olup olmadığı" tartışması ile alakalı değil. AK Parti'yi devirebilecek bir zemin oluştursalardı bayram yapacaklardı. Onlarla birlikte medyanın bir kesiminde de bayram ilan edilecekti.

Türkiye başka bir Türkiye oldu, herkesin bu yeni Türkiye'yi içine sindirmesi gerekiyor artık.

Öyle "Esir alındık" filan gibi savaş terminolojilerini kullanmanın kimseye yararı olmayacak artık.
ETİKETLER:

Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Diğer Yazıları