Erkek erkeğe
Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 12.01.2025 03:03
SEVGİLİ okurlar, Başbakan ve kalabalık bir işadamı grubuyla önce Finlandiya, ertesi gün İsveç, siz bu satırları okurken de Polonya'da olacağız.
Bu koşuşturma içinde köşe yazılarımı yazacak zaman bulamadım.
Sizler de haklı olarak "kızlarla erkeklerin aynı evi paylaşmasıyla ilgili' fikirlerimi merak ediyorsunuz.
Biliyorsunuz, bu olay herkesten önce Habertürk ve Zaman Gazetesi muhabirlerinin, Kızılcahamam'da Başbakan'ın milletvekilleriyle yaptığı sohbeti haberleştirmesiyle duyuldu.
Ben de o gün bu konuyla ilgili bir yazı yazdım.
Ancak Bülent Arınç 'Yok böyle bir şey' deyince yazıyı geri çektim.
Fakat ertesi gün Başbakan Erdoğan, Bülent Arınç'ı bir kez daha yalanlayarak 'Var böyle bir şey' dedi.
Bu konuyu memlekete dönünce geniş biçimde ele alacağım.
Mevzu otel lobilerinde çalakalem yazılmayacak kadar önemli.
Yine de iki laf etmek gerekirse, "Demokrasiler, devletin kendini vatandaşların babası zannetmekten vazgeçtiği yönetim biçimleri haline gelmişlerse demokrasi olmuşlardır'.
Vatandaş, devleti baba yerine koyup kendisine bakmasını isterse devlet de bu babalığı ciddiye alıp işi iyice babalığa götürür.
18 yaşını geçmiş ve artık ana babasını bile dinleme zarureti içinde olmayan üniversitelilere baba edasıyla karışmak ise en azından yasal olarak imkânsızdır.
Olaya başka bir açıdan bakmak da gerekirse, bugün kızlarla erkek öğrencilerin aynı evde oturmasından duyulan rahatsızlık, yarın "erkeklerle erkeklerin veya kızlarla kızların aynı evde oturmasından' duyulabilecek "daha büyük' bir rahatsızlığın da müjdecisidir.
Çünkü mesele muhafazakârlıksa, 'erkek erkeğe' veya 'kız kıza' ile ilgili mesele muhafazakârlar açısından daha zorlayıcı olabilir.
Bunun sonucunda her öğrenciye tek başına oturabileceği bir ev en iyi çözümdür.
Ben gülerek mevzunun ne zaman o yöne kayacağını bekliyorum.
Diyeceksiniz ki: 'Bu ciddi bir mevzu, nesine gülüyorsun?'
Gülmeyip de ne yapayım?
Sarıgül'ün ilk sözleri
SARIGÜL siyasete yeni bir üslup getirmek istiyor besbelli.
Gerilimsiz, dostluk, kardeşlik, sevgi, çiçek, böcek, bahar dalları üslubu.
Gerilimden bitap bir ülke için iyi bir şey de, cılkını çıkarmamak kaydıyla.
Mustafa Sarıgül katıldığı bir programda bu üslubunun gereği olarak, 'Başbakan'ımız bir dünya lideridir. Kalkıp da İstanbul'la uğraşmaz' demiş.
Bu cümle, dostluk, kardeşlik üslubu falan değil, düpedüz saçmalamaktır.
Eğer Erdoğan'ın dünya lideri olduğuna gerçekten inanıyor ve başarılı buluyorsan gider onun partisinde siyaset yaparsın, en azından karşısına çıkmazsın.
Yok eğer buna inanmıyor ama söylemekte bir sıkıntı görmüyorsan, bir daha kimseyi söylediğin bir şeye inandıramazsın; çünkü samimiyetin sorgulanır hale gelmiştir.
Kavga etmemenin, gerilim yaratmamanın alternatifi iltifat etmek değildir.
Elbette Sezar'ın hakkı Sezar'a verilir, ama tek şart samimiyettir.
WWW.FATİHALTAYLİ.COM.TR
Bu koşuşturma içinde köşe yazılarımı yazacak zaman bulamadım.
Sizler de haklı olarak "kızlarla erkeklerin aynı evi paylaşmasıyla ilgili' fikirlerimi merak ediyorsunuz.
Biliyorsunuz, bu olay herkesten önce Habertürk ve Zaman Gazetesi muhabirlerinin, Kızılcahamam'da Başbakan'ın milletvekilleriyle yaptığı sohbeti haberleştirmesiyle duyuldu.
Ben de o gün bu konuyla ilgili bir yazı yazdım.
Ancak Bülent Arınç 'Yok böyle bir şey' deyince yazıyı geri çektim.
Fakat ertesi gün Başbakan Erdoğan, Bülent Arınç'ı bir kez daha yalanlayarak 'Var böyle bir şey' dedi.
Bu konuyu memlekete dönünce geniş biçimde ele alacağım.
Mevzu otel lobilerinde çalakalem yazılmayacak kadar önemli.
Yine de iki laf etmek gerekirse, "Demokrasiler, devletin kendini vatandaşların babası zannetmekten vazgeçtiği yönetim biçimleri haline gelmişlerse demokrasi olmuşlardır'.
Vatandaş, devleti baba yerine koyup kendisine bakmasını isterse devlet de bu babalığı ciddiye alıp işi iyice babalığa götürür.
18 yaşını geçmiş ve artık ana babasını bile dinleme zarureti içinde olmayan üniversitelilere baba edasıyla karışmak ise en azından yasal olarak imkânsızdır.
Olaya başka bir açıdan bakmak da gerekirse, bugün kızlarla erkek öğrencilerin aynı evde oturmasından duyulan rahatsızlık, yarın "erkeklerle erkeklerin veya kızlarla kızların aynı evde oturmasından' duyulabilecek "daha büyük' bir rahatsızlığın da müjdecisidir.
Çünkü mesele muhafazakârlıksa, 'erkek erkeğe' veya 'kız kıza' ile ilgili mesele muhafazakârlar açısından daha zorlayıcı olabilir.
Bunun sonucunda her öğrenciye tek başına oturabileceği bir ev en iyi çözümdür.
Ben gülerek mevzunun ne zaman o yöne kayacağını bekliyorum.
Diyeceksiniz ki: 'Bu ciddi bir mevzu, nesine gülüyorsun?'
Gülmeyip de ne yapayım?
Sarıgül'ün ilk sözleri
SARIGÜL siyasete yeni bir üslup getirmek istiyor besbelli.
Gerilimsiz, dostluk, kardeşlik, sevgi, çiçek, böcek, bahar dalları üslubu.
Gerilimden bitap bir ülke için iyi bir şey de, cılkını çıkarmamak kaydıyla.
Mustafa Sarıgül katıldığı bir programda bu üslubunun gereği olarak, 'Başbakan'ımız bir dünya lideridir. Kalkıp da İstanbul'la uğraşmaz' demiş.
Bu cümle, dostluk, kardeşlik üslubu falan değil, düpedüz saçmalamaktır.
Eğer Erdoğan'ın dünya lideri olduğuna gerçekten inanıyor ve başarılı buluyorsan gider onun partisinde siyaset yaparsın, en azından karşısına çıkmazsın.
Yok eğer buna inanmıyor ama söylemekte bir sıkıntı görmüyorsan, bir daha kimseyi söylediğin bir şeye inandıramazsın; çünkü samimiyetin sorgulanır hale gelmiştir.
Kavga etmemenin, gerilim yaratmamanın alternatifi iltifat etmek değildir.
Elbette Sezar'ın hakkı Sezar'a verilir, ama tek şart samimiyettir.
WWW.FATİHALTAYLİ.COM.TR