Doğru, Fenerbahçe'yi Aydınlar yaktı

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 11.01.2025 22:36
YAZI
A
FENERBAHÇE seçime gidiyor.

Kim kazanır en ufak bir fikrim yok.

Aziz Yıldırım'ın kolay kolay vazgeçmeyeceğini, kolay teslim olmayacağını biliyorum. Mehmet Ali Aydınlar'ın da kaybetmek için seçime girmeyeceğini biliyorum.

Aydınlar'ın dediği gibi "katılım yüksek olursa" Yıldırım'ın şansı azalır, katılım düşük olursa Aydınlar'ın şansı azalır.

Kim kazanırsa kazansın, Türk sporu kazansın isterim.

Aydınlar'ın şanssızlığı, bu yıl Fenerbahçe'nin iyi gidiyor olması.

Sadece futbolda değil, tüm branşlarda başarılı bir Fenerbahçe var ve bu başarı çıtası daha da yükselecek gibi.

Yıldırım'ın tek handikapı "şike meselesi", henüz kesinleşmemiş olsa da almış olduğu "7 yıllık mahkûmiyet" ve bunlardan kaynaklanan nedenlerle UEFA'nın verdiği ceza.

Ama Yıldırım bu şoku da Fenerbahçe camiasına kabul ettirmiş görünüyor.

Ancak Fenerbahçe'de seçim süreci biraz "orantısız güç" kullanımına sahne oluyor gibi.

Yıldırım, Aydınlar'a karşı sert hatta kaba ifadeler kullanıyor. Dahası, Aydınlar'ın söylediğine göre kongreye katılacak üyelerin listesini rakip adaya vermiyor.

Bu ayıptır.

Bu arada Yıldırım, Mehmet Ali Aydınlar'ı şike süreciyle ilgili ağır biçimde suçluyor ve Fenerbahçe'nin ceza almasına neden olmakla itham ediyor.

Bana göre Aziz Yıldırım haklı.

Bana göre de UEFA'nın Fenerbahçe'ye bu denli ağır bir ceza vermesinin nedeni, o dönemin Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar.

3 Temmuz süreci başladığı sırada Federasyon Başkanı olan Mehmet Ali Aydınlar, bu dönemde Fenerbahçeliliğini unutsa, Fenerbahçe'yi koruma gayreti içine girmese, Fenerbahçe'ye en azından puan silme cezası verse ve buna bağlı olarak da o yılki şampiyonluğunu iptal etse UEFA, "Türk Federasyonu gereğini yaptı zaten" der ve Fenerbahçe'ye iki yıl daha Avrupa kupalarından men cezası vermezdi.

Aydınlar Fenerbahçeli olduğu ve Fenerbahçelilerden çekindiği için o dönem bu cezaları veremedi ve istifa etmeyi tercih etti.

Bu yüzden de Türk Federasyonu'nun vermediği cezayı UEFA verdi.

Bu nedenle Aziz Yıldırım haklıdır.

Mehmet Ali Aydınlar, Fenerbahçe'yi cezalandırmayarak Fenerbahçe'yi yakmıştır.



Serdar Ortaç ve Ahmet Kaya

SERDAR Ortaç sahne aldığı bir ortamda bir grup tarafından yuhalanmış.

Ortaç'a tepki gösterenler, sahneye ellerine geçeni fırlatmışlar, çatal-bıçak ne buldularsa Ortaç'a atmışlar, sahnedekiler zor kaçmış.

Böyle bir olay daha önce de yaşanmıştı Türkiye'de.

Ahmet Kaya, benzer bir şekilde sahnede saldırıya uğramış, yuhalanmış, izleyenler ellerindeki her şeyi sahneye atmışlardı.

Kaya da sahneden inmiş, daha sonra yurtdışına gitmiş, bir daha ülkeye dönemeden kalp krizinden gurbette ölmüştü.

Peki aynı durum Serdar Ortaç'ın başına niye geldi?

O gün Ahmet Kaya'yı yuhalayanlar arasında yer aldığı için.

Ortaç'a saldıranlar Ahmet Kaya'yı sevenler. Peki şimdi de Serdar Ortaç yurtdışına kaçarsa ve Allah korusun orada kalp krizinden ölürse ne olacak!

Bir harekete çok kızanların aynı hareketi yapmaları sizce normal mi?

Bu karşılıklılık nereye kadar sürecek.



Ya askerle kutla, ya polisle

"CUMHURİYET Bayramı halkın bayramı olsun, askerler değil halk kendi kutlasın" dedim ya geçen hafta.

Vazgeçtim.

Çünkü bir bayramı adam gibi kutlamayı bilmiyoruz.

"Asker olmasın vatandaş olsun" olmuyor.

Asker olmayınca vatandaşın başında polis oluyor.

Vatandaş bayramı ya askerle kutluyor, ya polisle.

Kendi başına kutlayamıyor.

29 Ekim günü bir grup vatandaş İstiklal Caddesi'nde 29 Ekim kutlaması yapmak istedi.

Kadın, erkek, çoluk çocuk.

O da ne, İstiklal'de kutlama yapmak isteyenlerden daha fazla sayıda polis.

Niye?

Kutlama yapacakların arasında marjinal gruplar da varmış.

"Marjinal grup" ne demek çok anlamıyorum ama varsın olsun.

Marjinaller de Cumhuriyet'in çocuğu, kutlasınlar, kime ne!

Kutlatmadılar.

Yüzlerce polis çevirdi etrafını, adım attırmadı.

Çoğunluk çoluk çocuk kadın olduğu için fazla bir olay da çıkmadı.

Ne olurdu bıraksalardı da yürüselerdi.

Bence hiçbir şey.

En fazla birkaç "hoşa gitmeyecek" slogan atarlardı.

Sonra da dağılırlardı.

Ama olmadı.

Belli ki, daha uzun süre de olmayacak.

Belli ki, vatandaş kendi istediği gibi kutlayamayacak.

Ya askerle kutlayacak, ya polisle.

Not: Ben de hayatımın ilk 29 Ekim'ini İstiklal Caddesi'nde kutlamıştım. 6-7 yaşlarındaydım. Bir elimden annem tutuyordu, bir elimden babam. İstiklal'e gelmiştik. O zaman trafiğe açık olan İstiklal'e. Yalan söylemiş olmayayım, ya Degustasyon'da ya da Fisher'de yemek yemiş, sonra da caddedeki fener alayını seyretmiştik. Çok keyiflendiğimi, çok mutlu olduğumu hatırlıyorum. 45 yıl önceydi. Güzel günlerdi.


NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bayramları bayram gibi kutladığımız, kutlayabildiğimiz zaman.

WWW.FATİHALTAYLİ.COM.TR

ETİKETLER:

Yazarın Diğer Yazıları