Başlangıç AN'ı
Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 10.01.2025 20:29
Merhabalar. Bundan böyle ben de Konyahaberler'in yazarları arasına katılmış bulunuyorum. Her hafta sizlere bir yazımı paylaşmaktan onur ve keyif duyacağım.Tüm Konya Halkı ve okuyuculara sevgi ve selamlarımla...
Herşey, bir AN da başlar ve bir AN’da biter. Ama başlayan bir başlangıç mı? Yoksa bir bitiş mi? İşte o, baktığımız yöne göre değişir. Her başlangıç bir bitiş, her bitişte bir başlangıçtır.
Kar yağdığında, bembeyaz oluyoruz, altında ne var umursamadan, sade, zarif ve tertemiz…
Yeni bir sayfa , yeni bir başlangıç …
Bir yandan bu da biziz, bir yandan aslımızı arıyoruz, biz kimiz diye…
Kardan adamlarız belki de, erimekten korkuyoruz, ya yüzleşemezsek, ya da yüz bulamazsak diye…
Kartopu OYNAYARAK geçiriyoruz ömrümüzü, içimizde hem erime korkusu, hem erime tutkusu…
Gerçek amacımız uyanmaktır, her sabah yaptığımız gibi. Kimi uyanmamak için üç maymunu oynar, (duymaz, görmez, konuşmaz) , kimi de uyanışının keyfini çıkartır. Bazen bu uyanış bir oyunla başlar, içinizde, özelinizde sakladığınız ufak oyun ya da oyunlarla, bazen kendini daha da net gösterir.
Öncelikle şimdiye kadar sahip olduğumuz ve oluşturduğumuz gözlüklerimizi çıkartmamız gerekir. Gözlüklerle gördüğümüz gerçekliğin ötesini, ancak o gözlükleri çıkardığımızda görebiliriz. O gözlükte kodlamalarımız vardır, doğru, yanlış, mantıklı, mantıksız, olumlu, olumsuz kabullenmelerimiz vardır. İlk özgürlüğümüz o gözlükleri çıkardığımızda başlar. Entellektüel bakış ya da vizyonu genişletmek budur aslında. Asla ve hayır dememeyi öğrenmek, aslında kendi hayatımızı kabul etmek gibidir.
Sorgulama gelir arkasından, sorguları gözlüksüz yapmanın özgürlüğünü yaşarız. Her bir kabul ediş, ya da kabul edebilmek, bizi büyütür, olgunlaştırır. Hayata belli kodlamalarla geliriz, bu kodlamalardan biri de negatif kabullenmelerimizi sorgulamamızdır. İsyan edişlerimizin altına saklamışızdır esas görmek istediklerimizi. Neden ben? Nasıl olur? diye bağırmalarda uyanış başlar. Bunun cevaplarını buldukça uyanış devam eder.
Hayat; Neden ve Nasıl çizgisinde durduğumuz yere göre değişir.
Hasta olduğumuzda, önce hasta olduğumuzu KABUL EDERİZ ve doktora gideriz, YARDIM İSTERİZ, doktor bize yardım eder, bu süreç sonunda bizi takip etmek için belli aralıklarla bizi görmek ister. Bazen geçici çözümü bulunca, yeniden uyumayı seçeriz, ve doktora bir daha gitmeyiz. Bazen de düzenli aralıklarla, farklılıklarımızın neler olduğunu anlamaya çalışır, kendimizi yani içimizi dinleriz. İçimizdekileri paylaşırız. Bir arkadaşla, dostla ya da bir doktorla, bazen aynalara bile anlatırız. Anlatıp rahatlarız belki ama anlattıkça da öğreniriz. Bu süreç dert yanma süreci değildir. Sorunu ya da durumu kabul etme ve çözümleme sürecidir.
Kabul et ama kabullenme.
Sonra araştırmaya başlarız. Bilgileri almaya başlarız. Daha önce bu yolu seçmiş kişilerin bilgeliklerinden yararlanırız. Bilgiler biriktikçe, düşünmeye sevk eder bizi, bilgi birikimi arttıkça çağrışımlar başlar, nedenler nasıllar niçinler kafamızda uçuşmaya başlar. Bazen bu bulanıklığın sonunda gelen sakinlik anlarımızda, bir çökelme olur, herşey yerli yerini bulmuştur artık. Artık inanırız, yolun doğru olduğuna ve karar anı gelmiştir işte. Bu yolu seçecek miyiz? Yoksa uyumaya devam mı edeceğiz?
Bu süreç sonunda kabul etmeler artar, çünkü red ettiklerimizle yüzleşiriz gittikçe. Ve eğer bu yolu kabul edersek, yaşamaya başlarız. Yaşamak, bu yoldan önce olduğundan biraz farklıdır, negatif diye tanımladıklarımız yavaş yavaş ayrılırlar bizden. Çünkü artık, hayatımızın kahramanı olduğumuzu fark etmişizdir.
Egolarımızı yavaşça ve sakince susturmayı öğrenmeye başlamışızdır. Onunla kavga ettiğimizde büyüdüğünü, onun bize gösterdiği korkularımızı ve isteklerimizi incelediğimizde de aydınlandığımızı fark ederiz.
Bu yol, yalnız gidilebilen bir yoldur. Aslında yalnız olduğumuzu fark etme yoludur. Yalnız kalma korkumuzu fark edip, yalnızlığımızı paylaşırız. İçimizdeki sevgiyi fark ederiz.
Yolumuzda ilerlerken, bizi yıldırmaya çalışan içimizdeki sesleri, çevremizdeki etkileri gülümseyerek ve kabul ederek ilerlersek, işte ozaman yolumuza girdiğimiz, hatta ilerlediğimizi görmüş oluruz. Bu yolda ilerlediğimizde, anladığımız bir şey daha vardır. Aslında bu yol ilerlenip, uzaklaşılan bir yol değil. AN’da kalmayı öğrendiğimiz bir seçimdir. Hayatımızı seçimlerimizle yaratırız. Her seçim bir red ediştir. Keşke demeden yani geride bir parçamızı bırakmadan, bütün olarak ilerlediğimizde, bir bütünün parçası olduğumuzu, aslında o bütünün tamamı olduğumuzu fark ederiz. Kaynaktan gelip, kaynağa dönüyor olduğumuzu, hatta öğrendiğimiz ve fark ettiğimiz gerçeklerin, sadece birer hatırlama olduğunu keşfetmiş oluruz.
Aramak için değil
Bulmak niyetiyle yola çıkanlar
Kendilerini bulduklarında
Şaşırmanın ne demek olduğunu anlayacaklar
Ve anlayacaklar ki
Gidilen yol bir arpa büyüklüğü kadar
Benim ‘Yolum ‘ da işte böyle başladı. Kendimi bildim bileli kendime sakladığım ufak oyunlarımla. Farklı olmanın ne demek olduğunu biraz erken öğrendim. Ama farkı fark edemedim. Yıllar geçtikçe bir sürü yerden “kendine gel, bak neler var” mesajları aldım. O zamanlar adına sadece “farklı ve değişik” diyebildim. Çözüm ya da çıkış bulamadım, açıklamalarını yapamadım, destek istediğimde de korkutuldum. Çünkü yolum henüz bana, ben henüz yoluma hazır değildim. Yıllar geçiyor, yolun birçok girişi ile karşılaşıyor ama bir türlü adımımı atamıyordum.
Hep bu farklılığımı sevdim, ama daha hazır değilim diyerek, öteledim. Ama yola girmesem de hazırlık yapıyormuşum meğer, o zamanlar sorgulamalarım, neden, nasıl diye düşünmelerim vardı. Derken “Hayat böyle işte, Allah onun ömrünü sana versin versin evladım” cümleleri duymaya başladığımda, 15 yaşımdaydım. İşte gerçek sorgulamalarım o zaman daha da çok arttı. Ama hala yoluma hazırlanmaktaydım.
Üniversiteden sonra evlendim. Soyadım Oruç’tu, Yıldız oldu. Evlenmemle başlamışım yoluma diyorum hep. Evlenene kadarki orucumu açtım artık yolum açıldı ve ben de tanışmaya başladım benim gibi insanlarla. Enerjiler, fark etmeler, düşünceler, düşünmeler, sohbetler... Artık öğrenme ve bilgi toplama dönemime yavaştan girmiştim. Artık iyice araştırıyor ama hafiften de içine giremiyordum.
Sonra Annemi kaybettim, bir anda, işte o AN ‘da hayat nasıl değişir onu öğrendim. Ve annemin gidişi bir milat oldu benim için. Annemle tekrar görüşmek ve neden gittiğini öğrenmek bilmek isterken, kendimi yolumda buldum. Öncesinde ve sonrasında yaşadıklarımı iyice irdelemeye başladım. Neler oldu, nasıl oldu, ne demek istiyordu? Artık ötelediğim ve ertelediğim yolum, yıllardır yaşadıklarımı artık öğrenmek istiyorum kararımla tam olarak başlamış oldu. Bu kararımla Ferhan Hocamla tanıştım. Hoca yanı zordur derler hep, çünkü hoca yanına gitmeden önce, bilmediğini kabul etmek gerekir. Benim hocamın yanı, çok keyifli benim için. Çok şey öğrendim kendisinden ve hala daha öğrenmeye devam ediyorum. Beni çılgınlıklarımda durdurdu, uçmamam için ikna etti. Ama bir zaman geldi, yolumu bulduğumu ve yolumda ilerlediğimi kabul etti. Ve beni özgür bıraktı. Şimdi hala yolumdayım, yeni bilgiler katıyorum kendime, yolda karşılaştığım yoldaşlarımla bazen beraber bazen tek başıma, keyfini çıkartarak yürüyorum.
Unuttuklarımı hatırlayarak, nerden gelip nereye gittiğimi bazen çok sorgulayarak ilerliyorum yerimde.
Yolunuzu bulduğunuzda, bazen yolunuzda bulutlar olacaktır. Ama farkındalığınız size, o bulutun arkasında Güneş’in olduğunu asla unutturmayacaktır.
Yolunuz açık olsun...
Sevgiyle
Elif YILDIZ
“İşte sana, yeryüzündeki görevinin tamamlanıp tamamlanmadığını anlaman için bir test:
Eğer yaşıyorsan, tamamlanmamış demektir.”
Richard Bach
Herşey, bir AN da başlar ve bir AN’da biter. Ama başlayan bir başlangıç mı? Yoksa bir bitiş mi? İşte o, baktığımız yöne göre değişir. Her başlangıç bir bitiş, her bitişte bir başlangıçtır.
Kar yağdığında, bembeyaz oluyoruz, altında ne var umursamadan, sade, zarif ve tertemiz…
Yeni bir sayfa , yeni bir başlangıç …
Bir yandan bu da biziz, bir yandan aslımızı arıyoruz, biz kimiz diye…
Kardan adamlarız belki de, erimekten korkuyoruz, ya yüzleşemezsek, ya da yüz bulamazsak diye…
Kartopu OYNAYARAK geçiriyoruz ömrümüzü, içimizde hem erime korkusu, hem erime tutkusu…
Gerçek amacımız uyanmaktır, her sabah yaptığımız gibi. Kimi uyanmamak için üç maymunu oynar, (duymaz, görmez, konuşmaz) , kimi de uyanışının keyfini çıkartır. Bazen bu uyanış bir oyunla başlar, içinizde, özelinizde sakladığınız ufak oyun ya da oyunlarla, bazen kendini daha da net gösterir.
Öncelikle şimdiye kadar sahip olduğumuz ve oluşturduğumuz gözlüklerimizi çıkartmamız gerekir. Gözlüklerle gördüğümüz gerçekliğin ötesini, ancak o gözlükleri çıkardığımızda görebiliriz. O gözlükte kodlamalarımız vardır, doğru, yanlış, mantıklı, mantıksız, olumlu, olumsuz kabullenmelerimiz vardır. İlk özgürlüğümüz o gözlükleri çıkardığımızda başlar. Entellektüel bakış ya da vizyonu genişletmek budur aslında. Asla ve hayır dememeyi öğrenmek, aslında kendi hayatımızı kabul etmek gibidir.
Sorgulama gelir arkasından, sorguları gözlüksüz yapmanın özgürlüğünü yaşarız. Her bir kabul ediş, ya da kabul edebilmek, bizi büyütür, olgunlaştırır. Hayata belli kodlamalarla geliriz, bu kodlamalardan biri de negatif kabullenmelerimizi sorgulamamızdır. İsyan edişlerimizin altına saklamışızdır esas görmek istediklerimizi. Neden ben? Nasıl olur? diye bağırmalarda uyanış başlar. Bunun cevaplarını buldukça uyanış devam eder.
Hayat; Neden ve Nasıl çizgisinde durduğumuz yere göre değişir.
Hasta olduğumuzda, önce hasta olduğumuzu KABUL EDERİZ ve doktora gideriz, YARDIM İSTERİZ, doktor bize yardım eder, bu süreç sonunda bizi takip etmek için belli aralıklarla bizi görmek ister. Bazen geçici çözümü bulunca, yeniden uyumayı seçeriz, ve doktora bir daha gitmeyiz. Bazen de düzenli aralıklarla, farklılıklarımızın neler olduğunu anlamaya çalışır, kendimizi yani içimizi dinleriz. İçimizdekileri paylaşırız. Bir arkadaşla, dostla ya da bir doktorla, bazen aynalara bile anlatırız. Anlatıp rahatlarız belki ama anlattıkça da öğreniriz. Bu süreç dert yanma süreci değildir. Sorunu ya da durumu kabul etme ve çözümleme sürecidir.
Kabul et ama kabullenme.
Sonra araştırmaya başlarız. Bilgileri almaya başlarız. Daha önce bu yolu seçmiş kişilerin bilgeliklerinden yararlanırız. Bilgiler biriktikçe, düşünmeye sevk eder bizi, bilgi birikimi arttıkça çağrışımlar başlar, nedenler nasıllar niçinler kafamızda uçuşmaya başlar. Bazen bu bulanıklığın sonunda gelen sakinlik anlarımızda, bir çökelme olur, herşey yerli yerini bulmuştur artık. Artık inanırız, yolun doğru olduğuna ve karar anı gelmiştir işte. Bu yolu seçecek miyiz? Yoksa uyumaya devam mı edeceğiz?
Bu süreç sonunda kabul etmeler artar, çünkü red ettiklerimizle yüzleşiriz gittikçe. Ve eğer bu yolu kabul edersek, yaşamaya başlarız. Yaşamak, bu yoldan önce olduğundan biraz farklıdır, negatif diye tanımladıklarımız yavaş yavaş ayrılırlar bizden. Çünkü artık, hayatımızın kahramanı olduğumuzu fark etmişizdir.
Egolarımızı yavaşça ve sakince susturmayı öğrenmeye başlamışızdır. Onunla kavga ettiğimizde büyüdüğünü, onun bize gösterdiği korkularımızı ve isteklerimizi incelediğimizde de aydınlandığımızı fark ederiz.
Bu yol, yalnız gidilebilen bir yoldur. Aslında yalnız olduğumuzu fark etme yoludur. Yalnız kalma korkumuzu fark edip, yalnızlığımızı paylaşırız. İçimizdeki sevgiyi fark ederiz.
Yolumuzda ilerlerken, bizi yıldırmaya çalışan içimizdeki sesleri, çevremizdeki etkileri gülümseyerek ve kabul ederek ilerlersek, işte ozaman yolumuza girdiğimiz, hatta ilerlediğimizi görmüş oluruz. Bu yolda ilerlediğimizde, anladığımız bir şey daha vardır. Aslında bu yol ilerlenip, uzaklaşılan bir yol değil. AN’da kalmayı öğrendiğimiz bir seçimdir. Hayatımızı seçimlerimizle yaratırız. Her seçim bir red ediştir. Keşke demeden yani geride bir parçamızı bırakmadan, bütün olarak ilerlediğimizde, bir bütünün parçası olduğumuzu, aslında o bütünün tamamı olduğumuzu fark ederiz. Kaynaktan gelip, kaynağa dönüyor olduğumuzu, hatta öğrendiğimiz ve fark ettiğimiz gerçeklerin, sadece birer hatırlama olduğunu keşfetmiş oluruz.
Aramak için değil
Bulmak niyetiyle yola çıkanlar
Kendilerini bulduklarında
Şaşırmanın ne demek olduğunu anlayacaklar
Ve anlayacaklar ki
Gidilen yol bir arpa büyüklüğü kadar
Benim ‘Yolum ‘ da işte böyle başladı. Kendimi bildim bileli kendime sakladığım ufak oyunlarımla. Farklı olmanın ne demek olduğunu biraz erken öğrendim. Ama farkı fark edemedim. Yıllar geçtikçe bir sürü yerden “kendine gel, bak neler var” mesajları aldım. O zamanlar adına sadece “farklı ve değişik” diyebildim. Çözüm ya da çıkış bulamadım, açıklamalarını yapamadım, destek istediğimde de korkutuldum. Çünkü yolum henüz bana, ben henüz yoluma hazır değildim. Yıllar geçiyor, yolun birçok girişi ile karşılaşıyor ama bir türlü adımımı atamıyordum.
Hep bu farklılığımı sevdim, ama daha hazır değilim diyerek, öteledim. Ama yola girmesem de hazırlık yapıyormuşum meğer, o zamanlar sorgulamalarım, neden, nasıl diye düşünmelerim vardı. Derken “Hayat böyle işte, Allah onun ömrünü sana versin versin evladım” cümleleri duymaya başladığımda, 15 yaşımdaydım. İşte gerçek sorgulamalarım o zaman daha da çok arttı. Ama hala yoluma hazırlanmaktaydım.
Üniversiteden sonra evlendim. Soyadım Oruç’tu, Yıldız oldu. Evlenmemle başlamışım yoluma diyorum hep. Evlenene kadarki orucumu açtım artık yolum açıldı ve ben de tanışmaya başladım benim gibi insanlarla. Enerjiler, fark etmeler, düşünceler, düşünmeler, sohbetler... Artık öğrenme ve bilgi toplama dönemime yavaştan girmiştim. Artık iyice araştırıyor ama hafiften de içine giremiyordum.
Sonra Annemi kaybettim, bir anda, işte o AN ‘da hayat nasıl değişir onu öğrendim. Ve annemin gidişi bir milat oldu benim için. Annemle tekrar görüşmek ve neden gittiğini öğrenmek bilmek isterken, kendimi yolumda buldum. Öncesinde ve sonrasında yaşadıklarımı iyice irdelemeye başladım. Neler oldu, nasıl oldu, ne demek istiyordu? Artık ötelediğim ve ertelediğim yolum, yıllardır yaşadıklarımı artık öğrenmek istiyorum kararımla tam olarak başlamış oldu. Bu kararımla Ferhan Hocamla tanıştım. Hoca yanı zordur derler hep, çünkü hoca yanına gitmeden önce, bilmediğini kabul etmek gerekir. Benim hocamın yanı, çok keyifli benim için. Çok şey öğrendim kendisinden ve hala daha öğrenmeye devam ediyorum. Beni çılgınlıklarımda durdurdu, uçmamam için ikna etti. Ama bir zaman geldi, yolumu bulduğumu ve yolumda ilerlediğimi kabul etti. Ve beni özgür bıraktı. Şimdi hala yolumdayım, yeni bilgiler katıyorum kendime, yolda karşılaştığım yoldaşlarımla bazen beraber bazen tek başıma, keyfini çıkartarak yürüyorum.
Unuttuklarımı hatırlayarak, nerden gelip nereye gittiğimi bazen çok sorgulayarak ilerliyorum yerimde.
Yolunuzu bulduğunuzda, bazen yolunuzda bulutlar olacaktır. Ama farkındalığınız size, o bulutun arkasında Güneş’in olduğunu asla unutturmayacaktır.
Yolunuz açık olsun...
Sevgiyle
Elif YILDIZ
“İşte sana, yeryüzündeki görevinin tamamlanıp tamamlanmadığını anlaman için bir test:
Eğer yaşıyorsan, tamamlanmamış demektir.”
Richard Bach