Tenkit ve Değerlendirmeler

Kayıt Tarihi: 01.01.1970 02:00 - Son Güncelleme: 20.05.2024 12:05
YAZI
A
 parlakturk@yahoo.com 

Bu sütunu takip eden okuyucularımız bilirler.

Yazılarımız; bilgilendirme yanında, tebliğ, irşat ve ikaz ağırlıklıdır.

Muhatap kitlemiz de genellikle Müslümanlardır.

Çünkü, bizim derdimiz İslam’ın yeniden ihya ve inşası, Müslümanların tekrar diriliş ve silkinişidir.

Arada bir de, inanç ayırmaksızın genel kitleye hitap ettiğimiz yazılarımız da olmaktadır.

Pek tabiidir ki bu, İslam’ın evrensel oluşunun tabii bir sonucudur.

***

Bazı kardeşlerimiz, Müslüman kitleye hitaplarımızı maksatlı buluyorlar.

Bir özeleştiri olarak yönelttiğimiz bir takım şikayet ve tenkitleri gereksiz ve hatta tehlikeli görüyorlar.

Hatta, kimi okuyucularım bunu insafsızca yaptığımızı iddia ediyorlar.

Gerekçe olarak da, dünyada bu kadar düşmanımız varken niye kendimizle uğraşıyoruz, diyorlar!...

Ateist, kafir, müşrik, münafık bu kadar insan ve toplum varken Müslümanları eleştirmek niye?

Şu veya bu isim altında hizmet vermeye çalışan Müslüman grupların yaptıkları hataları, yanlışları, bid’at ve aykırılıkları şu ortamda dile getirmek fayda yerine, zarar vermez mi?!.

Bunu yaparak, gayrimüslimlerin ekmeğine yağ sürmüş, Müslümanlar arasında da fitneye sebebiyet vermiş olmuyor muyuz, diyorlar!..

Bazı okuyucularımdan bu mealde yorumlar ve elektronik postalar alıyorum.

Açık söylemek gerekirse bu ifadeler, çok ciddi, vahim ve azim bir suçlamadır!

Aynı zamanda, bu düşünceler oldukça tehlikeli ve bu savunma refleksi problemli ve arızalıdır

Neden mi?

***

Eğer, söz ve eylemlerde herhangi bir İslami hata, yanlışlık, bid’at veya aykırılık varsa, bunu gizlemenin haklı gerekçesi olabilir mi?

Bunları halının altına süpürmek, sumen altı yapmak veya görmezden gelmek doğru mudur?

“Kol kırılır, yen içinde kalır” mantığı dini konularda geçerli olur mu?

Kur’an-ı Kerim’in geliş amacı neydi?

Toplumda görülen İslam’a aykırı söz ve amelleri açıklayarak insanları tevhid’e davet değil mi?

Müslümanların kamil iman ve salih amel sahibi olmalarını teşvik ve temin etmek hedeflenmiyor mu?

Hz.Peygamber Efendimiz (a.s), ashabını yetiştirirken bunları hiç mi dile getirmedi?!

Kendine has metot ve üslubuyla Müslümanları ikaz ve irşatlarda bulunmadı mı?

Özellikle tevhide aykırı yapılanmaya ve Allah’a şirk koşmaya karşı en şedit tepkiyi göstermedi mi?

İslam’a aykırı söz ve eylemleri, eliyle, diliyle ve kalbi tepkisiyle önlemeye çalışmadı mı?

Bu mücadeleyi verirken, en yakınlarını, komşularını, akraba ve tanıdıklarını karşısına almadı mı?

Hepsine “evet” ise, bizim örnek aldığımız da budur.

***

Şüphesiz bu görev ve hizmeti yaparken, bizim de benzer hatalarımız olabilir.

Bilmeyerek yaptığımız yanlışlıklar bulunabilir.

Farkında olmadan işlediğimiz bid’atlar veya İslam’a aykırılıklar görülebilir.

Ama, bunlar bilindiği ve görüldüğü anda, mutlaka bizim de uyarılmamız gerekir.

Bu görev, diğer Müslüman kardeşlerimiz üzerinde hem hak, hem de vebaldir.

Elbette ki bu uyarmada ölçü; Allah’ın Kelamı ve bu Kelamın hayat modeli olan Rasülullah (s.a.s)’in sahih Sünnet-i Seniyye’si olmalıdır.

Bunun dışındaki yorum ve değerlendirmeler, Müslümanları bağlamaz. 

twitter.com/parlakturk

facebook.com/vaktulemin

ETİKETLER:

Mehmet Emin PARLAKTÜRK

Mehmet Emin PARLAKTÜRK

Yazarın Diğer Yazıları